Cimnastiğin Akan Pınarı

Türk sporunun önemli temsilcilerinden biri olan Pınar Akılveren, 14 sene boyunca ritmik cimnastik sporunu yapmıştır. Uzun yıllar ülkemiz adına milli takımda yarışmalara katılmıştır. Kendisi Türkiye’de ritmik cimnastik denilince akla ilk gelen isimdir. Türkiye’ye kazandırdığı başarıların haddi hesabı yoktur. Ancak ülkemizde sadece futbol, basketbol, voleybol gibi sporlara önem verildiği için onun adını hiçbirimiz bilmiyoruz

T ürkiye Cimnastik Federasyonu 1957 yılında kurulmuştur. Ve ritmik cimnastik, yaklaşık 20 yıl önce federasyon bünyesine girmiştir. Dünyada Rusya, Ukrayna, Bulgaristan gibi ülkelerin başı çektiği ritmik cimnastik sporu olimpiyatlarda da vardır. Ülkemizde İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da daha çok yaygın olan bu spor gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Şu anda 24 yaşında olan Pınar Akılveren, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans yapmaktadır. 9 yaşında Antalya’da ritmik cimnastiğe başlamıştır. Başladığı zamanları şöyle anlatıyor : “9 yaş, ritmik cimnastik için çok geç bir yaş. Kardeşimle birlikte kayıt olmaya gittiğimzde kardeşimin yarışmacı olabileceğini ama benim hobi grubunda kalacağımı söylediler. Bunu kendime yediremedim ve hırs yaptım. Beni de yarışmacı grubuna aldılar ve Türkiye Şampiyonası’nda kulübüme ilk birinciliğimi getirmem çok geç olmadı.” Kısa süre içerisinde çok başarılı bir sporcu haline gelen Akılveren, antrenörüyle anlaşamamaya başlamış. Yıl içerisinde en az 3-4 kez yurtdışına yarışmaya giden ikilinin arasının kötü olması, Akılveren’i sadece psikolojik olarak etkilemiş, ancak ritmik cimnastikte daha da hırslanmasına neden olmuş ve artık ülkemizi yurtdışında temsil eden milli takımımızın sporcusu olmuş. Türkiye’nin daha önce de milli ritmik cimnastikçisi olmuş, ancak kimse Akılveren’in getirdiği derecelere erişememiş. O zamanları Akılveren şu sözlerle anlattı: “ Türkiye’deki tüm antrenörlerin dikkati benim üstümdeydi, kendi antrenörüm dışında. O, yine bizim kulüpten, başka bir kızı çalıştırıyordu sadece. Benimle ise sürekli kavga ediyordu. O kız başarılı olamadıkça bana daha fazla sinir olmaya başladı. Artık bunu kafaya takmamaya başladım, alışmıştım. Serilerimi tek başıma hazırladım, tek başıma çalıştım. Tabi ki bugünlere gelmemdeki emeğini göz ardı edemem ancak o zamanlar psikolojimi çok bozulmuştu.
 YILIN SPORCUSU SEÇİLDİ
 Türkiye Şampiyonalarında üst üste birincilik kazanan Akılveren, Türkiye’ye daha önce hiç kazandırılmamış bir derece kazandırmıştır. Dünyanın en iyi ritmik cimnastikçilerinin bulunduğu Bulgaristan, Romanya vb. ülkelerin katıldığı Balkan Şampiyonası’nda birincilik elde etmiştir. Günümüzde hala bundan daha iyi bir derece kazanabilen bir Türk ritmik cimnastikçi yoktur. Her sene Grand Prix’lere, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’na katılmaya uzun yıllar devam etmiştir. Sadece bireyselde değil grup serilerinde de ülkemize büyük başarılar getirmiştir. Balkan şampiyonu olduğu yıl, yılın sporcusu seçilmiştir. Bunca başarı, bunca hırs, emek… Ülkemizi yurtdışında temsil eden ve mükemmel dereceler getiren bu sporcu, sporculuk hayatı boyunca hiç sponsor bulamamıştır. Yılda 3-4 kere antrenörüyle ve bir tane hakemle yurtdışındaki yarışmalara gitmiş, onların masraflarını da sporcu ödemiş. Anne ve babası memur olan Akılveren’in, 2 memur maaşıyla bunca masrafı karşılaması çok zor olmuş. Ne federasyon, ne kulüp maddi olarak hiçbir yardımda bulunmamış. Hatta yılın sporcusu seçildiğinde kazandığı paranın %75’ine kulübü el koymuş. Yaşadığı bunca olumsuz olaya rağmen ritmik cimnastiğe devam eden Pınar’ın antrenörü, artık onu çalıştırmak istemediğini söylemiştir ve kulüplerine yeni gelen bir antrenörün eline bırakmıştır. Böylesine önemli bir sporcunun hak etmediği bu davranış onu daha da hırslandırmış ve ülkemize büyük bir başarı daha kazandırmıştır. İlki ülkemizde düzenlenen Karadeniz Oyunları’nda ülkemize gümüş madalya kazandırmıştır. Ancak bu yarışmayı anlatırken Akılveren’in yüzü düştü. Nedenini sorduğumda aldığım cevap ise beni çok derinden etkiledi: “O yarışmaya büyük hedeflerle gittim. Çok önemli bir yarışmaydı benim için. Takım arkadaşlarımla ve onların antrenörüyle çok iyi anlaşıyordum. Bana çok destek oluyorlardı. Yarışma günü geldi. Halıya çıktığımda antrenörümün beni izliyor olması gerekn yere baktığımda onu göremedim. Onun yerine diğer kulübün antrenörü izliyordu beni. Kavga etsek de, anlaşamasak da beni içten içe desteklediğini düşünürdüm hep. Ya da öyle olmasını isterdim. Ama o gün anladım ki antrenörüm bana hiç inanmıyordu. Benim başarılı olmamı istemiyordu. O moral bozukluğuyla yine çok iyi yarıştım ve ikinci oldum. Ama o anı ömrüm boyunca hiç unutmayacağım.” Bu yarışmadan sonra Antrenörü Pınar’ı kulübünden atmış. Hangi spor kulübü böyle bir sporcuyu kaybetmek ister aklım hayalim almıyor. Ama Pınar bitti demeden jimnastik hayatı onun için bitmemiş. Antalya’nın bir diğer iyi antrenörü, Akılveren’i kulübüne kabul etmiş ve çalışmalara hiç hız kesmeden devam etmişler. Federasyon da desteğini kesmiş (manevi desteğini). Türkiye Şampiyonalarında hakemler hiçbir şekilde Akılveren’e puan vermiyormuş ama Pınar ona rağmen birinci olmaya devam ediyormuş. Milli takım kamplarından kovulmuş, hakemlerle arası çok kötü olmuş. Ama Pınar’ın yurtdışındaki başarısının önüne geçememişler. O hala başarılar kazanmaya devam etmiş.
 “BENİM YAŞADIKLARIMI ONLAR YAŞAMASIN”
Şu sıralar ne yaptığını sorduğumda şöyle cevapladı: “Akdeniz Üniversitesi’nde BESYO okudum. Şimdi de yüksek lisans yapıyorum. 2.kademe ritmik cimnastik antrenörlük belgem var. Sporcularım var. Benim yaşadıklarımı onlar yaşamasın diye uğraşıyorum.”
ECE DURAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar